Gelişmiş Arama
Ziyaret
6968
Güncellenme Tarihi: 2012/09/01
Soru Özeti
Acaba İslam’da, bir başkasının çocuğunun velayetini üstlenerek evlatlık noktasında bir sınırlılık var mıdır?
Soru
Acaba İslam’da, bir başkasının çocuğunun velayetini üstlenerek evlatlık noktasında bir sınırlılık var mıdır?
Kısa Cevap
Sorumlusu olmayan veya sorumlusu olup bakımından aciz ve tam rızasıyla başkasına çocuğunu teslim etmek isteyenlerin çocukların sorumluluğunu üstlenip terbiye etmek şer’i olarak her hangi bir işkâlı yoktur. Ama ülkelerin kanunlarında yeterli ihtiyara sahip olmayan çocukların durumunu dikkate alarak konuyla ilgili (kısır olup başka çocukların sorumluluğunu üstlenmek isteyen eşler için) bazı kanunlar koymuşlardır.
İslam dini, öz evlat ile evlatlık edinmiş çocukların hüküm ve hukukları eşit ve aynı olduğunu kabul etmemiştir. Hatta kur’an’ı kerimde bu noktaya işaretle şöyle buyurmaktadır: “Yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır”. Bu nedenle evlat edinmiş çocuklarla ilgili mesellerden birisi bu çocuğun, kendi etrafındakilerle ilişki ve irtibatı şeklidir. Şöyle ki; evlatlık çocuğun anneliğe ve babalığa oranla irtibatının mahreme dönüşme meselesidir ki bunların bir birine mahreme dönüşmesi için bazı yöntemler ortaya koymuşlardır.
 
Ayrıntılı Cevap
  1. Sorumlusu olmayan veya sorumlusu olup bakımından aciz ve tam rızasıyla çocuğunu başkasına teslim etmek isteyenlerin çocukların sorumluluğunu üstlenip terbiye etmek bağlamında şeran her hangi bir işkâlı yoktur. Belki İslam dininde bu iş çokta övülmüştür. Öyle ki İslam peygamberi (s.a.a) yetim olan bir kimsenin sorumluluğunu ve velayetini üstlenen kimseler için şöyle buyurmuşlardır: “bu tür insanlar cennette benimle birliktedirler”.[1]
  2. Ülkelerin kanunlarında yeterli ihtiyara sahip olmayan çocukların durumu dikkate alınarak konuyla alakalı has kanunlar koyulmuş. Bu kanunlardan bazısı, (kısır olup başka çocukların sorumluluğunu üstlenmek isteyen eşler için) için vaz edilmiştir. Yoksa şeran çocuk sahibi olan eşler bile -çocuk sahibi oldukları halde- başka çocukların sorumluluklarını alarak evlatlık edebilirler.
  3. Elbette İslam dini öz evlat ile evlatlık çocuklarının hüküm ve hukuklarını eşit ve aynı olduğunu kabul etmiyor. Hatta kuranı kerimde bu noktaya işaretle şöyle buyurmaktadır: “Yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır”.[2] Şöyle ki; cahiliye döneminde evlatlık edinmek normal, toplum içinde oturmuş bir durum idi ve öz çocukları için var olan tüm hak ve hukuklar evlatlığa da veriliyordu. Onun, babalıktan ve babalığın da ondan irs götürme, annelik ve babalık olanlarla evlenememeleri gibi hükümler evlatlıkla devreye geçerdi. İslam dini mantıksız ve hurafe olan bu kuralları kabul etmedi ve kaldırdı. Hatta nebiyi ekremin (s.a.a) kendisi bu yanlış geleneği bastırıp yok etmek için evlatlığı olan Zeyd b. Harise’nin hanımıyla –Zeyd boşandıktan sonra- evlendi.[3]
  4. Evlatlık hakkında söz konusu meselelerden birisi evlatlık olarak alınmış çocuğun etrafındakilerle olan ilişki ve irtibat meselesidir. Bu bağlamda çok sorulan sorulardan birisi şudur: evlatlık olarak alınmış çocuk, sorumluluğunu üstlenmiş olan annelik ile babalık için mahremliği nasıl geçekleşebilir? Bazı fakihler bu bağlamda birkaç çözüm yolunu ortaya koymuşlardır:
  1. Eğer çocuk süt emiyor bir kız çocuksa aşağıda zikir edileceklerden birisinin (konuyla ilgili şartlar dâhilinde)[4] sütünü emerse onunla erkek (babalık) arasında mahremlik oluşuyor. Sütü, söz konusu mahremliğe neden olan kimseler şunlardır: babalığın eşi, annesi, bacısı, kız kardeşi, yeğeni (bacının veya erkek kardeş), kardeşinin hanımı. Bunlardan her hangi birsinden evlatlık olan kız çocuk (ilgili şartlar dâhilinde) süt emerse babalık için mahrem olur.
  2. Eğer kız çocuk süt emecek birisi değil veya süt emecek birisi ama mezkûr kişilerden hiçbirisi yoksa babalık veya babalığın babasıyla geçici nikâh kıyarak bu mahremlik gerçekleşebilir. Bu durumda bu çocuk babalığın veya babasının eşi olmuş oluyor. Ama dikkat edilmesi gerekiyor ki eğer çocuk buluğ çağında değilse kıyılacak nikâh çocuğun şer’i velisi kimse onun izniyle olması lazım. Eğer şeri veli yoksa gerekli şartlara haiz olan müçtehitten izin alınmalıdır. Her halükarda mahremlik için okunan akıt kesinlikle çocuk için zarara ve fesada neden olacak bir muameleye neden olmamalı. Yapılacak her muamele tamamen çocuğun maslahatını içerecek şekilde olmalıdır.
  3. Eğer evlatlık süt emen erkek çocuksa (ilgili şartlar dahilinde) aşağıdakilerden birisinin sütünü içerse çocukla annelik arasında mahremlik hasıl olur. Sütü söz konusu mahremliğe neden olan kimseler şunlardır: annelik, kocası, bacısı, yeğeni (erkek kardeşten kız kardeşten), kardeşinin hanımı. Mezkur kişilerden herhangi birisinin sütünü emerse (ilgili şartlar dahilinde) çocuk annelik için mahrem oluyor.[5]
  4. Ama eğer erkek çocuk süt emecek birisi değil veya süt emecek birisi ama mezkûr kişilerden hiçbirisi yok ve annelik ve babalık olanların kız çocuğu varsa bu kız çocuğu evlatlık olan erkek çocuk için geçici nikâh yaparak anneliği çocuğun kaynanası duruma sokarak mahremlik sağlanılabilinir. Ama eğer evlatlık edilen çocuğun babası yaşıyorsa babalık kendi hanımını boşayarak iddesi dolduktan sonra çocuğun babası annelik olacak bayanla (duhul yapmama şartıyla da olsa)  geçici nikâh kıyar, müddeti (ve iddesi)  dolduktan sonra babalık kendi eski hanımını yeniden nikâh ederek anneliği çocuk için mahrem edebilirler. Ama bu yöntemle evlatlık çocuk, anneliğin kızı için mahrem olamıyor.[6] Evlatlık çocuğu, kızı için mahreme dönüştürecek başka hiçbir yöntem de yoktur.[7]
  1. Son olarak şu noktayı hatırlatmak gerekir ki her ne kadar evlatlık fıkhi ve hukuki açıdan insanın öz çocuğu olamıyor ama evlatlık edinmek ve onun sorumluluğunu üstlenmesi mahremlik veya çocuklara mahsus olan diğer hükümleri çözmeye bağlı değildir. Belki insan şer’i ve ahlaki olan has bir program ve müdüriyetle bu sorunları çözebiliyor. Hakeza, çocuğun kendisinin kişinin öz evladı olmadığından haberdar edilmeli. Elbette çocuk haberdar edilirken ruhiyesine zarar vermeyecek bir üslupla yapılması lazım. Dolayısıyla bu konuda kesinlikle ilkin psikologlarla istişare edilmesi gerekiyor.
 
[1] Humeyri, Abdullah b. Cafer; “Kurbul Esnad”, baskı, 1, Kum: müesesei Alulbeyt, (a.s), 1413, kemeri, s. 9, hadis no: 315.
[2] Ahzab, 4.
[3] Mekarim Şirazi, Nasır, “Tefsir-i Numune”, baskı, 1, Tahran: darul kutubul İslamiye, 1374, şemsi, c. 17, s. 196.
[4] Bkz. Endeks: “şereyiti şir daden ve mehremiyet den nezer şia ve ehli sünnet”, soru 2293.
[5] Fazıl Lenkerani, Muhammed, “Camiul Mesail”, baskı, 11, Kum: intişarai emi kalem, baskı tarihi yok; c. 1, s. 408. 
[6] Tebrizi, Cevad, “İstiftaat-i Cedid”, baskı, 1, Kum: int. Yok, c. 1, s. 336; Mekarm-i Şirazi, Nasır, “Ehkam-i Banıvan”, baskı, 11, Kum: intişarati medrese-i İmam Ali, b. Ebi talip, (a.s.), 1428, kameri, s. 157.
[7] “Ehkami Banvan”, age. S. 157.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar