Gelişmiş Arama
Ziyaret
16287
Güncellenme Tarihi: 2010/06/08
Soru Özeti
Ömer hadis uydurduğu için Ömer tarafından kınanmış mı?
Soru
Ben Ömer’in Ebu Hureyre’yi hadis uydurduğu için kınayıp kırbaçladığını duydum. Bu doğru mu? Mümkünse kaynak verin.?
Kısa Cevap

Buhari, Muslim, İmam Ebu Cafer Eskafi, Muttaki Hindi İkinci Halife Ömer’in Ebu Hureyre’den temelsiz hadis naklettiği için Ebu Hureyre’yi kırbaçlamış ve kendi hükümranlığının sonuna kadar onu hadis nakletmekten sakındırmıştır.

Ömer’in Ebu Hureyre’ye bu kötümserliğinin sebebini şu faktörlere dayandırabiliriz:

1-     Onun Yahudi hahamı olan Ka’bu’l-Ahbar’la arkadaşlığı ve ondan hadis nakletmesi

2-     Yahudilerden alındığı belli temelsiz birçok hadis nakletmesi

3-     Sahabilerden nakledilen hadislere ters düşen hadisler nakletmesi

4-     Hz. Ali ve Ebu Bekir gibi sahabilerin ona muhalefet etmeleri

Ayrıntılı Cevap

Ebu Hureyre’nin İslam’dan önceki hayatı hakkında bir bilgi elde bulunmamaktadır. Sadece o kendisi hakkında, çocuktan bir kediye tutulduğunu ve onunla sürekli oynadığını nakleder; fakir ve yetim olduğu için halka hizmet ederek geçindiğini anlatır. Dineveri, el-Mearif adlı eserinde onun Yemenli Devs kabilesine mensup olduğunu bildirir. O öksüz olarak büyümüş ve fakir birisi olarak hicret etmiş 30 yaşında Medine’ye gelmiştir. Fakir olduğu için fakir muhacirlerin toplandığı Suffe’de yerleşmiştir.[1]

Ebu Hureyre’nin kendisi Müslüman olmadaki hedefinin sadece karnını doyurmak olduğunu açıklamıştır.[2]

O şöyle demiştir: “Ashaptan bazıları benim yemek için her gün evlerine gittiğim için benden kaçıyorlardı. O Cafer b. Ebi Talib’i kendisini ağırladığı için bütün ashaptan üstün bilmiş ve onun hakkında övücü ifadeler kullanmıştır.[3]

Sealibi Simaru’l-kulub kitabında Ebu Hureyre’nin Muaviye’nin yanında yemek yediğini ve Ali’nin arkasında namaz kıldığını yazar ve onun bu işi hakkında “Muaviye’nin yemeği daha yağlı ama Ali’nin namazı daha faziletlidir” dediğini nakleder.[4]

Ama İkinci Halife’nin Ebu Hureyre’yi hasis uydurduğu için kırbaçladığı konusuna gelince şu konu hakkında ittifak edilmiştir ki Ebu Hureyre sadece bir yıl dokuz aylık bir süre Peygamber’le birlikte olmasına rağmen herkesten daha çok o hadis nakletmiştir. [5]

İbn-i Hazm onun hadisleri hakkındaki bir istatistik sunarak şöyle demiştir: İbn-i Muhalled kendi müsnedinde ondan 5374 hadis nakletmiştir. Buhari ise ondan 446 hadis nakletmiştir.[6]

Buhari’nin Ebu Hureyre’den şöyle naklettiği de bilinmektedir: “Abdullah b. Ömer dışında ashaptan hiçbiri benim kadar Peygamber’den hadis nakletmemiştir. Abdullah hadisleri yazardı ama ben yazmazdım.” [7]

Ebu Hureyre’nin hadislerinin çokluğu Ömer’i kuşkulandırdı bu yüzden onu kırbaçlayarak şöyle dedi: “Sen çok hadis naklediyorsun korkarım Peygamber’e yalan isnat edersin.” Sonra hadisi nakletmeği bırakmadığı takdirde onu kendi ülkesine sürgün etmekle tehdit etti.[8]

Bu yüzden Ebu Hüreyre’nin hadislerinin çoğu Ömer’in vefatından sonraki dönemde gerçekleşmiştir. Çünkü Ömer’den sonra artık kimseden korkmuyordu.[9]

Onun kendisi şöyle demiştir. Ben size bir takım hadisler naklediyorum ki eğer bunları Ömer’İn döneminde nakledecek olsaydım o beni kırbaçlardı.[10]

Zühri, İbn-i Seleme’ kanalıyla Ebu Hureyre’den şöyle nakleder: “Ömer dünyadan gidinceye kadar Resulullah (s.a.a) şöyle dedi diye diyemezdim. Ömer diri olduğu zaman bu hadisleri size aktarmam hiç mümkün müydü?! Allah’a yemin ederim ki şimdi bile Ömer’in kırbaçlarının korkusu beni dehşete düşürüyor.”[11]

Ebu Hureyre, Resulullah’tan çok hadis nakletmesini yorumlamak için kendine göre bir takım ilkeleri vardı. O “Bir hadis, bir helalı haram kılmadıkça onu Peygamber’e isnat etmekte bir sakınca yoktur.” diyordu. O uydurduğu bu ilkeyi Peygamber’e bile isnat etmiştir: Tabarani Ebu Hureyre kanalıyla Peygamber’den şöyle nakleder: “Bir helalı haram veya bir haramı helal kılmadıkça ve hakka eriştirici olması kaydıyla bir şeyi bana isnat etmenizde bir sakınca yoktur.” Yine şöyle nakleder: “Kim Allah’ın rızası olan bir şeyi benden naklederse ben onu söylemişim gerçi onu söylememiş bile olsam.”[12]

Bu sözlerin yalan ve uydurma oldukları açıktır çünkü Peygamber’den mutevatir olarak nakledilen hadis uyarınca şöyle Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kime benim söylemediğim bir söz uydurup bana isnat ederse onun yeri cehennemdir.”[13]

Ömer onun hadis naklindeki aşırılığını görünce bu hadisin sürekli ona hatırlatılmasını istemiştir.[14]

Ebu Hureyre ve Tedlis (Hadiste aldatma)

Tedlis kişinin kendisiyle görüştüğü kişiden ondan bizzat duymadığı bir şeyi ondan bizzat kendisi duymuşçasına bir şey nakletmeye denir.[15] Açıktır ki tedlisin bütün çeşitleri haram ve kınanmış bir iştir bu yüzden tedlisi yalanın kardeşi olarak adlandırmışlardır.[16]

Hadis bilimcileri bir kişinin bir hadiste tedlis yaptığı ispatlandığı takdirde onun hiçbir hadisine güvenilemeyeceğini açıklamışlardır.[17] Dineveri ve İbn-i Kesir İbn-i Seid’den şöyle naklederler: “Allah’tan korkun ve hadis nakletmeyin. Çünkü ben Ebu Hureyre’nin yanında oturmuştum, o bir hadis Peygamber’den ve bir rivayet de Ka’bu’l-Ahbar’dan nakletti ve sonra şöyle dedi: Ben Ka’bu’l-Ahbar’ın sözlerini Peygamber’e ve Peygamber’in sözlerini de Ka’bu’l-Ahbar’a isnat ediyorum.[18]

Hadis bilimcileri ittifakla şöyle demişlerdir: Ebu Hureyre, Abadile, Muaviye ve Enes Yahudi olan Ka’bu’l-Ahbar’dan hadis nakletmişlerdir. Ka’bu’l-Ahbar Müslümanları kandırmak için zahirde Müslüman olmuştu ama gerçekte Yahudi olarak kalmıştı. Adı geçenlerin arasında Ebu Hureyre hepsinden daha fazla Ka’b’den hadis nakletmiş ve ona güvenmiştir.[19] Gerçekte Ka’b’in oyuna gelerek Ka’b’in İslam’a sokmak istediği hurafe ve uydurmaları onun kanalıyla İslam’a sokmuştur.

Ka’b’ da kendine has yöntemiyle Ebu Hureyre’yi bu işe teşvik etmiştir. Zehebi et-Tebakat adlı eserinde Ka’b’ın şöyle dediğini nakleder: “Tevrat’ı okumamasına rağmen onu Ebu Hureyre gibi bilen birini bilmiyorum.”[20]

İşte bu hahamın nasıl Ebu Hureyre’yi aldattığını bir bakın. Ebu Hureyre İbranice bilmediğine göre Tevrat’ı bilemezdi hatta okumak yazmak bilmediği için Arapça’yı da bilmeyen Ebu Hureyre nasıl Tevrat’ı bu kadar iyice biliyordu![21]

Buhari Ebu Hureyre’den şöyle dediğini nakleder: Kitap Ehli Tevrat’ı İbranice okuyor ve onu Arapça Müslüman olanlara tefsir ediyorlardı. Eğer ben de İbranice bilseydim onu tefsir edenlerden olurdum.[22]

Dİneveri Ebu Hureyre hakkında şöyle nakleder: Ebu Hureyre sahabilerden kimsenin nakletmediği türden hadisler naklettiği (alimler) için onun hadislerini kuşkuyla karşılamış ve kabul etmemişlerdir ve sen hiçbir zaman Peygamberin yanında yalnız bulunmadığına göre nasıl yalnız başına bu hadisleri naklediyorsun.[23]

Dineveri şöyle diyor: “Ayşe şiddetle onun hadislerine karşı çıkıyordu.[24] Ve onu yalan uydurmakla suçlayanlar arasında Ömer, Osman ve Ali ve diğerleri de bulunmaktadır.”

Ebu Hureyre Peygamber’den Kadınları, hayvanları ve evi uğursuz bilmek doğrudur.” Bu hadisi Ayşe’ye nakledince şöyle dedi: Kur’an’ı Peygamber’e nazil edene yemin ederim ki kim bu hadisi Peygamber’e isnat etmişse yalan söylemiştir. Peygamber şöyle diyordu: “Cahiliyet döneminin insanlar hayvan, kadın ve evi uğursuz biliyorlardı.

Hz. Ali, Ebu Hureyre’yi insanların en yalancısı olduğunu söylemiştir. Diğer bir yerde yine şöyle demiştir. “Peygamber (s.a.a) hakkında en çok yalan uyduran kişi Ebu Hureyre’dir. Bir gün Ebu Hureyre “Benim dostum bana şöyle dedi … diye konuşunca, Hz. Ali (a.s) hemen ona şöyle cevap verdi “Ne zaman Resulullah senin dostundu!”[25]

Ebu Ca’fer İskafi şöyle nakleder: “Muaviye sahabe ve tabiinden bir grubu Hz. Ali’nin aleyhine hadis uydurmaları için tahrik etti. Sahbilerden Ebu Hureyre, Amr b. As ve Mugeyre b. Şu’be ve tabiinden Ureve b. Zubeyr bunların arasında yer alırdı.”[26]

Bu konularla ilgili olarak iki müstakil kitap yazılmıştır.

1- “Ebu Hureyre” Bu kitabı Seyyit Şerefuddin Amuli telif etmiştir Konuyu incelemek için bu eserin 136, 160 ve 186. sayfalarına bakın

2- “Şeyhu’l-Muzire Ebu Hureyre” Mahmut Ebu Reyye Mısri’nin telifi.



[1] Şeyh Mahmut Ebu Reyye, Şeyhu’l-Muzire Ebu Hureyre, s. 103; Şeyh Mahmut Ebu Reyye, Azvau’n- alessünneti’l-Muhammediye, s. 195; Seyyit Şerefud’din Musavi Amili, Ebu Hureyre, s. 136.

[2] Ade.

[3] Fethu’l-Bari c. 7 s. 62

[4] Sealibi, Sİmaru’l-Kulup fil-Muzaf vel-Mensub, s. 87 76

[5] Şeyh Mahmut Ebu Reyye, Azvau’n- alessünneti’l-Muhammediye, s.200

[6] Şeyh Mahmut Ebu Reyye, Şeyhu’l-Muzire Ebu Hureyre, s. 200

[7] İbn-i Hacer, Fethu’l-Bari, c. 2, s. 167; (O şöyle der Ebu Hureyre’nin hadis yazmadığı ve Kur’an hafızı olmadığı ispatlanmıştır.

[8] Sahih-i Buhari c. 2 Kitabu bedu’l-halk s. 171; Muslim b. Haccac Neyşaburi, Sahih-i Muslim, c. 1 s. 34; İbn-i Ebi’l-Hadid, Şerh-i Nehcu’l-Belağa, s. 360; Siyeru a’lamu’n-Nubela, c. 2 s. 433-434; Mutakki Hindi, Kenzu’l-Ummal, c. 5 s. 239 H. 4857, İmam Ebu Ca’fer İskafi, Şerh-i Nehci’n nakline göre, c. 1 s. 360

[9] Ade.

[10] Mahmut Ebu Reyye, Azva’un ala’sünneti’l-Muhammediye s. 201

[11] Ade.

[12] Şatibi, el-Muvafikat, c. 2 s. 23

[13] Mahmut Ebu Reyye Azvau’n ala’sünneti’l-Muhammediye s. 203

[14] Seyyid Şerefuddin Amuli, Ebu Hureyre, s. 140

[15] Şeyh Ahmet Şakir, Şerh- elfiyytu’s-Suyuti s. 35

[16] Ade

[17] Mahmut Ebu Reyye Azvau’n ala’sünneti’l-Muhammediye s. 202 ve 203

[18] İbn-i Kesir, El-Bidaye ven-Nihaye c. 8 s. 109; İbn-i Kuteybe Dineveri, Te’vilu Muhtelefi’l-Hadis s. 48 ve 50

[19] Mahmut Ebu Reyye Azvau’n ala’sünneti’l-Muhammediye s. 207

[20] Zehebi, Tebekatu’l-Huffaz Mahmut Ebu Reyye Azva ala’sünneti’l-Muhammediye’den naklen s. 207

[21] Mahmut Ebu Reyye Azvau’n ala’sünneti’l-Muhammediye s. 207

[22] Ade

[23] Dineveri, Te’vilu Muhtelefi’l-Hadis s. 50

[24] Ade 48

[25] Azvau’n ala’sünneti’l-Muhammediye s. 204

[26] Muhammed Abduh, Şerh-i Nehcü’l-Belaga, c. 1 s. 358.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar