Gelişmiş Arama
Ziyaret
9361
Güncellenme Tarihi: 2010/10/12
Soru Özeti
Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
Soru
Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
Kısa Cevap

Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’a girildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli bir yere sahip olduğundan ona dinin direği denmiştir. Ama temel inançlardan olmadığı için usul-u dinden sayılmamıştır.

Ayrıntılı Cevap

Din, Arapça bir kelime olup, ıstılahta ‘İnsan ve kainatın bir yaratıcısı olduğu inancına ve bu inanca uygun amellrin olduğuna inanmak.’ demektir[1] Dinin bu tarifi ve ıstılahi açıklaması dikkate alındığında her dinin iki bölümden meydana geldiği görülecektir:

1-Kök ve temel niteliğindeki inanç ya da inançlar.

2-Bu inanç temellerine uygun ve onlardan kaynaklanan ameli hükümler.[2]

Birinci bölüme (inanç bölümüne) Usul-u din, ikinci bölüme (ameli hükümler bölümüne) ise fürû-u din denir.[3] Usul-u din’e Usul (asıllar) denmesinin nedeni fikir ve akideye ait olmasından dolayıdır. Yani temeli ve esası din olan şeydir. İnsanın fürû-u dinin nitelik ve niceliğine ne ölçüde bağlı olduğu onun usul-u dinine ne kadar inancı olduğuna bağlıdır.[4]

Usul-u dinin özel ve genel olmak üzere iki terimi vardır. Din hükümlerinin karşısında olan şey genel usul-u dindir. Belli bir dinin özelliklerini (genel usul-u dine ilave olarak) bir ya da bir kaç temel inanca sahip olanada özel usul-u din denir.[5]

İslam’ın usulü (genel manasıyla) tevhid, nübüvvet ve mead’dır. Özel manadaki usul-u din (usul-u mezhep) ise bu üç tanenin yanı sıra adalet ve imamet’ide kapsamına almaktadır.

Bu açıklamayla, usul-u din’in, ne manaya geldiği ve neyi kapsadığı anlaşıldı. Yine anlaşıldıki, fürû-u dinden maksat İslamın ameli ahkamıdır. Usul-u din ilime dayalı olduğu için amele dayalı olan fürû-u dinden daha önce gelmektedir. Yani ilim ve itikat olmadığı sürece amelinde manası yoktur. Ancak usul-u din’de ki ilim tümüyle bir ilim değildir; yakinle beraber olan ilim yani ilm-ul yakin’dir.

Merhum Feyz-i Kaşani, bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Bu ikisinin (ilim ve amel) en üstünü ilimdir. İlim bir ağaç, ibadette onun meyvesi gibidir.’[6]

O, ilim ve amel arasındaki bağıntı hakkında şöyle diyor: ‘İmanın kaynağıda ilimdir. Çünkü iman bir şeyi tastik etmek olduğundan mecburen o şey önce kavranmalıdır; bu da ilimdir. İman, ilmin ölçüsü kadardır.’[7]

Buna göre Usul-u din insanın herşeyden önce bilmesi ve yakinde bulunması gereken şeylerdir; böylece İslam’a girecek ve ardından ameli buyruklar gelecektir.[8] Çünkü ‘ilimi elde etmek ibadetten öncedir.’[9] Ve ilmin dereceside amelden önce olduğundan bunlara asıl denmiştir. İnsan İslam’a girdikten sonra fürû-u din denilen bir takım ibadetlerle (namaz, zakat, oruç vb. gibi zahiri, tevekkül, takva, şükür vb.gibi batıni)[10] karşılaşır. Ancak görüldüğü üzere fürû deyimi ibadet ya da ibadetlerin dinin direği olmasıyla çelişmez. İslamı bir ev’e benzetirsek bu usulün, o eve girmek için bir anahtar konumunda olduğunu göreceğiz. Bu evin üzerine kurulduğu direkleri vardır. Böyle bir ibare bazı ibadetler için Ehl-i Beyt’ten (a.s) bize gelmiştir. İmam Bakır (a.s) buyruyor: ‘İslam beş direk üzerine kurulmuştur: Namaz, zekat, hac, oruç ve velayet.’ Zürare’nin sorusu üzerine ise ‘Velayet bu beşinin en üstünüdür.’[11] diye buyurmuştur. Bu beş tanesi ve diğerleri insanın İslama girmesiyle mana kazanır. İmam Sadık’da (a.s) bir rivayette ilim, marifet ve amelin yerlerine işaret ederek şöyle buyuruyor: ‘Kulu ilahi kurba ulaştıran en üstün şey marifet, sonrada namazdır.’[12]

Evet namaz o kadar önemli ki, ona dinin direği denilmiştir.[13] İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Eğer insanın namazı (kıyamette) kabul olursa diğer amelleride kabul olur,[14] kabul olmazsa diğer amelleride kabul olmaz.’[15] Ancak bu olağan üstü önem, namazın fürû-u dinden sayılmasına engel olmaz.



[1] -Misbah Yezdi, Amuzeş-i Akaid, s.11

[2] -a.g.e. s.12

[3] -a.g.e.

[4] -Şeyh Ali Asğar Kaimi, Usul-u İtikadat, s.5.

[5] -Amuzeş-i Akaid (Özet ve değiştirmeyle)

[6] -Molla Hüseyin Feyz-i Kaşani, İlm-ul Yakin Fi Usul-ud Din, c.1, s.4-5.

[7] -a.g.e. s.6-8

[8] -Seyyid Mahmud Mar’aşi Şuşteri, Meslek-i İmamiyye Der Usul-u Akaid, s.11

[9] -Molla Hüseyin Feyz-i Kaşani, a.g.e. s.12

[10] -a.g.e.

[11] -Şeyh Abbas Kummi, Sefinet-ul Bihar, c.3, s.109

[12] -a.g.e.

[13] -İmam Bakır (a.s) buyuruyor: ‘Namaz dinin direğidir.’ (Vesail-uş Şia, c.4, s.27).

[14] -Ancak rivayetlerde işaret edildiği gibi islam’ın diğer direkleri kabul olunmazlarsa namazda kabul olunmayacaktır. Örneğin rivayetlerde namazın kabul şartının Velayet’i kabul etmeye bağlı olduğu belirtilmiştir: ‘Amellerin kabul şartı velayettir.’ (Bkz: Menakıb-i Harezmi, s.19 ve 252)

[15] -Şeyh Abbas Kummi, a.g.e. c.3, s.109.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar