Gelişmiş Arama
Ziyaret
6400
Güncellenme Tarihi: 2010/09/07
Soru Özeti
Eğer İmam Hüseyin (a.s) aşura kıyamında galip olup hâkimiyeti ele geçirseydi, bugün İslam dünyasının konumu nasıl olurdu?
Soru
Eğer İmam Hüseyin (a.s) aşura kıyamında galip olsaydı, küfre galebe çalsaydı ve devleti ele geçirseydi, İslam’ın çehresi nasıl olurdu? Artık kimse İslam dinine yönelik bir kuşku taşıyabilir miydi?
Kısa Cevap

İmam Hüseyin’in (a.s) hareket ve kıyamının temel nedeni; dini diriltmek, iyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı ihya etmek ve halife ve İslam hükümdarı kim olursa olsun ve her cinayeti işlerse işlesin yine de Allah’ı halifesidir ve kendisine itaat edilmesi farzdır diye Müslümanlar arasında yaygın olan ve inanılan yanlış düşünceyi ortadan kaldırmak için zalim yöneticiyle mücadele etmekti. Onun kıyamı bu açıdan başarılı olmuş ve neticeye ulaşmıştır. Elbette İslam’ın yüksek hedeflerinin birçoğunun tahakkuk etmesi, toplumun iyilik ve hayra ulaşması ve şeriat hükümlerinin çoğunun uygulanması İslam devletinin kurulmasına bağlıdır. İmam Hüseyin (a.s) tarafından böyle bir devletin kurulması ve zalim yöneticilerin kenara itilmesi durumunda bu neticelere ulaşılacaktı. İslam toplumunun onun nimetlerinden faydalanmasına ek olarak İslam’ın gerçek çehresi de pratikte insanlık için görünür olacaktı. Bunun kendisi İslam’ın yayılması için en büyük tebliğ olacaktı. Maalesef bu gerçekleşmedi.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun cevabında dikkat edilmesi gereken ilk nokta, her Müslüman bireyin ne olacak diye somut neticeyi değil, Yüce Allah karşısında kendi vazifesini öğrenmeyi ve yapmayı düşünmesi gerekliliğidir. Eğer vazife belirginleşirse, sonsuz bir güçle Allah’a tevekkül edip tüm gücü vazifeyi yerine getirmek için kullanmak gerekir. Bu durumda netice ne olursa olsun Allah’ın salih kulu için hayır olacaktır. Ama İslam’ın yüksek hedeflerinin birçoğunun tahakkuk etmesi, toplumun iyilik ve hayra ulaşması ve şeriat hükümlerinin çoğunun uygulanması İslam devletinin kurulmasına bağlı olması nedeniyle, temiz imamlar (a.s) her zaman İslam devleti kurmayı ve toplumun yönetimini ele geçirmeyi asıl vazifelerinden biri olarak addetmişlerdir. Eğer belirli bir dönem bunun ardında olmamışlarsa toplumun dış şartlarının uygun olmaması ve halkın hazır bulunmaması bunu gerektirmiştir. Yoksa devlet sıfatıyla devlet, Allah’ın evliyaları ve temiz imamların (a.s) nezdinde hiçbir değere sahip değildir; çünkü onlar dünyanın zahirî imkânlarını önemsememişlerdir. Din ve semavî şeriatın çoğu hükümlerinin icra edilmesi salih ve güçlü bir devletin varlığına bağlı olması nedeniyle onlar devleti önemsemişlerdir. Zira bizzat devlet yetkilileri yasaları bilir ve onları icra ederse, toplum adalet ekseninde olacak ve ilerleme kaydedecektir. Gerçi her zaman rahatsız edici, günahkâr ve menfaatçi bireyler veya bazen vazifesini bilmeyen saf fertler nedeniyle bir takım sorun ve sıkıntılar çıkacaktır ama toplumun genel gidişatı müspet olacaktır. Öte taraftan güç ve devletin salih olmayan bireylerin elinde olduğu her toplumda, her çeşit bozgunculuk ve ayrımcılığın altyapısı hazır olacak ve böyle liderlere uyan bir halk da asla saadet yüzü görmeyecektir. İmam Hüseyin’in (a.s) misyonu işte buydu ve o şöyle buyurmuştur: Ben beyhude ve bencil bir çabayla bozgunculuk ve zulmetmek için kıyam etmedim. Ben sadece ceddimin ümmetinde ıslah yapma talebiyle ayaklandım ve iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak ve ceddim ve babamın hayat yöntemine göre amel etmeyi istemekteyim.[1] Başka bir tabirle İmam Hüseyin’in (a.s) hareket ve kıyamının asıl nedeni, iyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı ihya etmek ve de halife ve İslam hükümdarı kim olursa olsun ve her cinayeti işlerse işlesin yine de Allah’ı halifesidir ve kendisine itaat edilmesi farzdır diye Müslümanlar arasında yaygın olan ve inanılan yanlış düşünceyi ortadan kaldırmak için zalim yöneticiyle mücadele etmekti. Onun kıyamı bu açıdan başarılı olmuş ve neticeye ulaşmıştır; zira İmam Hüseyin (a.s) ebedi kıyamıyla uzun vadede düşünce, yol ve yöntemi sapık olan halifenin sultasını ortadan kaldırmada başarılı oldu ve tüm Müslümanlara halifenin kanun koyma veya devlette en küçük bir hakkı bile olmadığını ve kanun koymanın Allah’ın kitabı, Peygamberin sünneti ve bu ikisine dayanan unsurlara özgü olduğunu kavrattı. İmam Hüseyin’in (a.s) hareketi olmasaydı, bugün Hıristiyanlık ve diyaneti hakkında görüldüğü gibi, İslam hükümlerinin birçoğu değiştirilmiş ve tahrif edilmiş olarak elimize ulaşmış olacaktı. İmam Hüseyin (a.s), yalancı ve düşmanlar tarafından İslam’ın açık din hükümleriyle oynanması karşısında bir engel olmak için ayaklanmıştır. Bu açıdan mübarek kıyamı başarılı olmuş ve hakikatin peşinde olanlar için İslam’ın çehresi görünür kalmıştır.



[1] Biharu’l-Envar, c. 4, s. 329.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar