Gelişmiş Arama
Ziyaret
9314
Güncellenme Tarihi: 2012/05/10
Soru Özeti
Yabancı şirketlere yapılan yatırımların kazançının hükmü nedir?
Soru
Yakın zaman önce yabancı bir şirkete yatırım yaptım. Aylık olarak bana bir kar payı ödenecektir. Bu şirkete saadet zinciri (pramit sistemi) gibi kimseyi tanıtmam gerekmemektedir. Elde ettiğimin kar payının ve kazancın hükmünü öğrenmek istiyorum? Esasen gayrimüslimle alışveriş yapmanın bir sakıncası varmıdır?
Kısa Cevap
Yabancı şirketlerde yatırım yapmak eğer müslümanların izzetine, bağımsızlığına zarar vermiyor ve Müslümanların onlara bağlanmalarına ve derin bağlar kurmalarına yol açmıyorsa sakıncası yoktur. Bu bağlamda  Müslüman olmayan birinden faiz almak Taklit Mercilerin kahir çoğunluğunun fetvasına göre caizdir.
Ayrıntılı Cevap
 Yatırım yapmanın birçok çeşidi vardır ve her durumun kendine özgü şartları vardır. Örneğin ‘Mudarebe’ denilen yatırım çeşidinde siz paranızı veya malınızı elde edilen kardan belirli bir bölümü sizin olması şartıyla yatırım yapıyorsunuz. Bazense siz bir şirketin hisselerinin belirli bir bölümünü satın alıyorsunuz ve böylece bu şirketin belirli bir kısmının sahibi oluyorsunuz. Siz bu durumda diğer hisse sahipleriyle ortak olmuş bulunmaktasınız. Her çeşit yatırımın kendine özgü şartları ve kriterleri bulunmaktadır. ‘İlmi hal’e başvuruarak yatırım çeşidinize göre bu şartları ve kriterleri öğrenebilirsiniz.
Ama fakihlerin yabancı ülkelerle iktisadi bağlar kurulması hakkında görüşüne gelecek olursak:
Yatırım yapılan bu şirket ya Müslümanlara aittir yada gayrimüslimlere (kafirlere). Eğer gayrimüslimlere aitse ya Müslülmanların barış içinde olduğu bir ülkenindir. Yada Müslümanların ilişkisini kestiği ve hiçbir barış anlaşmasının olmadığı kafir ülkelerden biridir. Şuanda (Siyonist, işgalci) İsrail  bunun en bariz örneğidir.
Eğer şirket Müslüman ülkeye aitse anlaşmada faiz olmamalıdır. Daha açık bir tabirle sermayenizi böyle bir şirkete borç verip bunun karşılığında size para ödemesini veya sizin faydanıza bir iş yapmasını şart koşmamış olmanız gerekmektedir.[1]
Gayrimüslim ülkelere ait ve Müslümanlarla barış içindeyse aşağıdaki noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir:
  1. Fakihler zimmi karfirle ortaklık kurmayı ve ‘Mudarebe’ de bulunmayı mekruh bilmektedir. Özellikle Müslümanın kendisinin muamelede bulunmaması, parasını çalıştırması için kafire vermesi ve onun bu parayla ticaret yapması müekked bir mekruhdur.[2] Bir rivayette ibni ruab diyorki İmam Cafer Sadık(a.s)’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Müslüman’ın zimmi kafirle ortaklık kurması, ona sermaye vermesi, emanet bırakması ve yakın bağlar kurması yakışık almaz.[3] Emir’el-Müminin Ali (a.s)’dan nakledilen başka bir rivayette ise Hazret Müslümanın kendisinin fiilen bulunmadığı ticaret dışında Yahudilerle, Hristiyanlarlar ve Mecusilerle ortak iş yapmayı mekruh bilmişlerdir.[4] Bazı alimler bu hükmün hikmetini şöyle açıklamışlardır: Kafirler, İslam hukukuna uygun hareket etmeyebileceği ve alışverişlerinde faiz ve alkol alım satımı gibi haramlara bulaşma ihtimali bu muamelenin mekruh olma delilidir.
  2. Bu iktisadi ilişkiler sebebiyle Müslümanların izzeti ve istiklali zarar görmemelidir. Fakihler şu ayete dayanarak bu kriteri beyan etmişlerdir: “Allah Müminlerin aleyhine kafirlere asla bir yol (egemenlik) vermeyecektir.”[5] Bu ayeti kerime bizlere Allah Teala’nın hiçbir teşrii ve tekvini kanunu kafirlerin Müslümanlara egemenlik kurması yönünde karar kılmadığını göstermektedir.[6] Men edilen böylesi bir iktisadi ilişki şuna benzer: Sizin yatırım yaptığınız şirket dünyanın başka bir bölgesinde Müslümanlara emperyalist bir egemenlik kurmuş ve sizin paranız bu yönde harcanmakta veya bu şirketin çalışmaları Müslümanların bilimsel, sanayi ve iktisadi anlamda kafirlere bağımlılığını sağlamaktadır.
  3. Kafirlerle iktisadi ilişkiler geliştirmek Müslümanların ruhsal ve ahlaki anlamda onlara yönelmesini sağlayacak bağlar ve sıcak ilişkiler kurmasına yol açmamalıdır. Kuran’ı Kerim’de bir ayeti kerimede şöyle geçer: “Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.”[7] Başka bir ayeti kerimede ise şöyle der: “Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız, olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler.”[8] Bu ayeti kerimeler bizlere gösteriyor kafirlerle iktisadi ilişkiler geliştirmek caiz olsada Müslümanların kendi aralarında olan bağlar ve sıcak ilişkileri onlarla geliştirmemeliyiz.
Elbette bu açıklamalar şu anlama gelmez Müslümanlar kafirlerle olan ilişkilerinde adab-ı muşareti ve iyi ahlakı bir tarafa bırakarak hareket etsinler. Zira iyi ahlaklı olmakla ile gönül vermek ve etkilenmek ayrı şeylerdir. Bu bağlamda ayeti kerimede şöyle geçer: “ Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez.”[9]
  1. İslam devleti tarafından yasaklanmış her türlü irtibat terk edilmelidir.
Müslümanlar için kafirlerle irtibat noktasında bazı kısıtılamalar söz konusu olsada fakihlerin kahir çoğunluğu kafirlerden faiz alınmasına izin vermiştir.[10] Elbette bu fakihler faiz alınmasına cevaz vermekte Müslümanın kafire faiz vermesini caiz bilmemektedir.
Müslümanlarla barış içinde olmayan ve İslami devletin irtibat kurmadığı[11] gayrimüslim ülkelere ait şirketler ise  ‘kafir-i harbi’ sınıfına girer ve fakihler bu şirketlerle her türlü iktisadi irtibatı haram bilmektedir.[12]
Yukarıda yapılan açıklamalar genel anlamda Müslüman ülke olsun gayrimüslim ülkeler olsun yatırımlarla ilgiliydi. Dakik ve net bir şekilde yapılan yatırımn helal oluşu veya haram oluşu hakkında görüş bildirilebilinmesi için bu şirketin iktisadi faaliyetleri ve taraflar arasında yapılan anlaşma belirtilmiş olmalıdır. Zira yapılan anlaşmaların çeşitleri hükmü etkilemektedir. Örneğin mudarebe’de yatırımcıya net kar belirlemesi yapılamaz. Elde edilen kazanç işletme ve yatırımcı arasında belirlenmiş olan ölçekte taksim edilmelidir. Ama kira anlaşmasında kira bedeli netleştirilir ve kiracının faydalanmasının tam olarak gerçekleşip gerçekleşmediğine bağlı değildir bu tutar.
Yapılan yatırımın türünün caiz olup olmamasının yanı sıra her ferdin mukallidi olduğu taklit mercii’nin görüşü milaktır. Zira fakihler arasında çeşitli yatırımlarda riayet edilmesi gerekli kriterlerde farklı görüşler mevcuttur. Bundan ötürü kesin ve net cevap için kendi yatırım çeşidinizi ve taklit mercinizi belirtmeniz gerekmektedir.
Yinede bu konuda Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin sorunuzun ikinci bölümüne ilişkin cevabı şu şekildedir: yabancılarlar, kafirle veya ehlikitapla ticaret yapmak haddi zatında (esasen) caizdir. Ama bu ticaret İslam düşmanlarına yardım gibi bir zarara yol açarsa caiz olmaz.  Fetva sitesi link
 

[1] Kendi taklit mercinizin ilm-i hal’ine müracaat ediniz.
[2] Tabatabayi yezdi, Seyit Muhammet Hüseyin, Urve’tul-Vuska, 268.s, muessese’tul-neş’il-İslamiye, 1420.k; Şehit Sani, er’Roze’tul-behiyyetu fi şerh’il-lume’tul-demeşgiyye, 4.c, 203.s, mektebe’tul-daveeri, 1410.k.
[3] Men la yehzur’ul-fakih, 3.c, 229.s
[4] Kuleyni, Ebu Cafer Muhammet bin Yakup, El’kafi, 5.c, 286.s, dar’ul-kutub’ul-İslamiye, 1407.k.
[5] Nisa/141, و لن یجعل الله للکافرین عل  المومنین سبیلا
[6] İmam Humeyni bu ayetten istifade ederek kafirlerin Müslümanlara her türlü egemenliğini red etmiştir. İmam Humeyni, kitab’ul-Bey, 543.s, muessese’tul-İsmailiyan, 1410.k.
[7] Maide/51, (يا ايها الذين آمنوا لاتتخذوا اليهود والنصارى اولياء بعضهم اولياء بعض فمن يتولهم منكم فانه منهم ان الله لايهدى القوم الظالمين.)
[8] Mumtehine/1, (يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوّٖى وَعَدُوَّكُمْ اَوْلِيَاءَ تُلْقُونَ اِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءَكُمْ مِنَ الْحَقِّ)
[9] Mumtehine/8, (لاينهاكم الله عن الذين لم يقاتلوكم فى الدين ولم يخرجوكم من دياركم ان تبروهم و تقسطوا اليهم)  
[10] Daha fazla açıklama için: cevap:1048, link:1118; cevap:1275, link;1259; cevap:608, link:665.
[11] Muhammet abdurrahman, mucem’ul-mustelahat ve elfaz’ul-fıkhiyye, 1.c, 328.s.
[12] Mehdi mehrizi’nin fıkıh dergisinin 7/8 sayısında yazılan “Müslümanların kafirlerle iktisadi irtibatı” adlı makaleden faydalanılmıştır.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar