Gelişmiş Arama
Ziyaret
10959
Güncellenme Tarihi: 2009/12/20
Soru Özeti
: Mümkünse Abdullah b. Mesud hakkında bana bilgi verin? Acaba Ehlibeyt’e muhabbeti var mıydı? Hz. Ali’nin imametini kabul eden ve savunanlardan mıdır?
Soru
Mümkünse Abdullah b. Mesud hakkında bana bilgi verin? Acaba Ehlibeyt’e muhabbeti var mıydı? Hz. Ali’nin imametini kabul eden ve savunanlardan mıdır?
Kısa Cevap

Abdullah b. Mesud, Peygamber’in (s.a.a) ashabındandır ve İslam’ın ilk dönem savaşlarından birçoğuna katılmıştır. Abdullah Peygamber’e çok yakındı ve daima onun yanındaydı. O Kur'an karisiydi aynı zamanda mushaf sahibiydi (yani kendi yazdığı mushafı vardı). Peygamber (s.a.a) efendimiz ve Hz. Ali onu iyilikle yâd etmişlerdir, onun Ehl-i Beyt’e muhabbet ve sevgi beslediğini ispatlamak rahatlıkla mümkündür, ama O’nun Hz. Ali’nin Peygamber’den (s.a.a) sonraki halifesi olduğunu kabul edip etmediği konusuna gelince bu konu rical âlimleri arasında ihtilaflı bir konu olmasına rağmen bize göre Peygamber’e (s.a.a) olan yakınlığını, Hz. Ali’nin onu iyilikle yad etmesini, Seyyit Murtaza’nın onu övgüyle anmasını ve Merhum Tusteri’nin onunla ilgili olarak nakl ettiği rivayeti dikkate alarak, onun Hz. Ali’nin imametini kabul edip savunduğunu söyleyebiliriz.

Ayrıntılı Cevap

Abdullah b. Mesud Peygamber (s.a.a) efendimizin ashabındandı. İbn-i Mesud veya İbn-i Ümm-i Abd künyeleri ile meşhurdur. O Peygamber’in (s.a.a) davetinin ilk yıllarında müslüman oldu ve Kur'an’ı Mekke'de Kureyş kabilesinin başkanlarının yanında yüksek sesle okudu. O Habeşe’ye hicret eden muhacirler arasında yer alan İbn-i Mesud İslam’ın ilk yıllarında çıkan Uhut, Bedir, Hendek gibi bütün savaşlara katıldı. Vaktinin çoğunu Peygamber’le (s.a.a) geçirir ve ona hizmet ederdi. Peygamber’in (s.a.a) bastonunu kendisine verir ayakkabılarını hazırlardı. Sürekli Peygamber’in (s.a.a) evine gidip gelirdi. Bir gün Peygamber’in (s.a.a) huzurunda ağaca çıktı ve ashab zayıflığından dolayı ona güldüler Peygamber (s.a.a) bunu görünce şöyle buyurdu: Bu adımlar amel teraziside (ağırlık yönünden) Uhut dağı gibidirler.

Başka bir yerde Peygamber efendimiz Hz. Ali’ye şöyle buyurdu: “Eğer kimseyle meşveret etmeden birisini diğerlerine emir ve komutan olarak atamak istersem o İbn-i Mesud’dur.” Hz. Ali de (a.s) İbn-i Mesud anıldığında onu övgüyle yâd ederdi. Hz. Ali Kufeye geldiği zaman İbn-i Mesud hakkında halka sordu onlar dediler ki: "Çok güzel ahlaklıydı, öğretme konusunda ondan daha yumuşak kimseyi görmedik. Sonra Hz. Ali söylenenlere ek olarak şöyle buyurdu: “O Kur’an’ı çok güzel okurdu, onun helâlına ve haramına uyardı ve Pegamber’in (s.a.a) sünnetini çok iyi bilirdi.”

İbn-i Mesud Ömer ibn-i Hattab zamanında Kufe’nin valisi oldu ama Osman’ın onunla arası iyi değildi. O hicri 32. yılda altmış küsür yaşında Medine’de vefat etti ve Cennetu’l-Baki mezarlığında toprağa verildi.[1]

Yukarıda İbn-i Mesud’un biyografisinden kısa bir bölüm sunduk ama onun Ehlibeyt’in imametini kabul etmesi ve şia olup olmadığı hakkında şöyle diyebiliriz:

Bu konuda çeşitli görüşler vardır. Ama büyük şahsiyetlerden olan Seyyit Murtaza "El-Şafi fil İmamet" kitabında onu övüp yücelterek şöyle söylemiştir: “Hiç şüphesiz İbn-i Mesud sahabenin ileri gelenlerinden ve taharet, fazilet ve iman ehliydi; o daima Peygamber’i över ve Peygamber (s.a.a) de onu överdi.[2]

Değerli araştırmacı Allame Mamkani "Tenkihu’l-makal" kitabında Onu iyilikle anmış ve şöyle demiştir: "İbn-i Mesudun Ehlibeyt dostu olduğuna ve diğerlerinin hilafetini kabul etmediğine delalet eden çeşitli deliller vardır onlardan bazıları şunlardır:

a) İbn-i Mesud, Ebu Bekir’in hilafetine karşı çıkan on iki kişiden birsiydi ve muhalefetinde Peygamber’in Ehl-i Beyti’nin hilafete daha layık olduklarını, Ali b. Ebitalib’in hakkı olan ve Allah’ın ona has kıldığı hilafetin ona iade edilmesi gerektiğini söylemiştir.

b) İbn-i Mesud Hz. Fatıma Zehra’nın cenaze törenine katılan kimseler arasındaydı oysa bu olay Şia’ya mahsus sırlardandı, o Peygamber’in değerli kızına namaz kılanlardan biriydi. Bu onun şia ve olduğunu ve Ehl-i Beyt’in ona terveccuh ettiğini gösterir.

c) O Ebuzer’in cenazesine namaz kılanlar arasındaydı ve ona gusül verdi ve kefenledi ve Peygamber Ebuzer'e mümin kimseler tarafından gusül verilip kefenlenip ve defin edileceğini haber vermişti.

d) İbn-i Mesud Peygamber’den doğrudan hadis nakletmiştir bu hadislerde Peygamber’den sonra gelecek halifelerin on iki kişi olduklarını ve onlarında Hz. Ali ve çocukları olduklarını açıkça beyan eder. Tabiî ki kendi nakl ettiği rivayeti kabul etmemesi ve ona inanmaması mümkün değildir.[3]

Tabi bunun yanında bazı rical âlimleri onun Ehlisünnetten olduğunu iddia etmişler, ve onun Hz. Ali ile olan ihtilaflarını buna delil göstermişlerdir. Örneğin onun, miras babında verdiği fetvalar Hz. Ali'nin görüşlerine karşıydı yine Kur'an kıraatinde onun kıraatı ile Ehl-i Beyt’in kıraati arasında ihtilaflar vardır, yani Ehl-i Beyt onun kıraatini onaylamamışlardır. Bunun yanı sıra İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) nakl edildiğine göre şöyle buyurmuştur "İbn-i Mesud muevvezeteyn (Nas ve felak) surelerini Kur’an’dan çıkardı oysa babam (İmam Seccad) şöyle buyurdu İbn-i Mesud bu konuda sadece kendi görüşüyle hareket etmiştir."[4]

Merhum allame Tusteri İbn mesudun şia olduğuna işaret eden delilleri red ederek şöyle derer:

Ebu Bekir’in hilafetini kabul etmeyen on iki kişinin adı "İhticacı tebersi" gibi kaynaklarda da gelmiştir ama İbn-i Mesud onlar arasında yer almamıştır. Diğer taraftan onun Hz. Ali ile muhalefet ettiği kaynaklarda sabittir ve İbn-i Mesudun ben yaptığım işlerde Salman ve Ebuzer gibi imamımdan izin almıyordum ama şimdi tövbe ediyorum" sözü haberi ahattır ve ona istinat etmek mümkün değildir.[5]

Merhum Ayetullah Hoyi Mu’cem kitabında onu Hz. Ali’ın (a.s) dostlarından biri olarak görmüyor ve şöyle diyor: Hz. Ali’nin takipçilerinden değildi ama Kamilu’z-ziyarat kitabının senedinde onun da yer aldığı için vesakatine (doğru sözlü olduğuna) hüküm vermek mümkündür.[6]

Sonuç olarak İbn-i Mesud’un faziletlerini ve onun Peygamber’le (s.a.a) olan yakınlığını göz önüne alarak Ehl-i Beyt’in muhabbet ve sevgisi taşıdığını rahatlıkla ispat etmek mümkündür, ama onun Hz. Ali’nin Peygamber’den (s.a.a) sonraki nass gereği Peygamber’in halifesi olup olmadığına inandığı konusu her ne kadar rical alimleri arasında ihtilaflı bir konu olsa da, Peygamber’e (s.a.a) olan yakınlığını, Hz. Ali’nin onu iyilikle yad etmesini, Seyyit Murtaza’nın onu övgüyle anmasının ve merhum Tusteri’nin onunla ilgili olarak nakl ettiği rivayeti dikkate alarak, onun Hz. Alinin imametini kabul edip savunduğunu söyleyebiliriz.



[1]. İbn-i Sa’d, Tabakatu’l-kübra, c. 3, s. 112-119, Beyrut,1. baskı, 1410, Daru’l-Kutubi’l-ilmiyye.

[2]. Seyyid Murtazza, Eş-Şafi fil İmame, c. 4, s. 283,Tusteri’nin Kamusu’r-rical kitabından alıntı, c. 6, s. 600.

[3]. Mamkani, Tenkihu’l-makal fi ilmi’r-rical, s. 216, c. 2, Tahran.

[4]. Ali b. İbrahim Kummi, Tefsir-i Kummi, c.2,s.450.

[5].Muhammet Taki, Tusteri, Kamusu’r-Rical, s. 600-608, c. 6. Kum.

[6].Hoyi, Ebu’l-Kasım, Mucem ricali’hadis, c. 10, s. 322, birinci baskı, yıl 1398, Kum.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar