Gelişmiş Arama
Ziyaret
8859
Güncellenme Tarihi: 2009/04/08
Soru Özeti
Ehl-i Sünnetin abdest alma şekli dikkate alındığında abdest ayetindeki 'ila' kelimesi ne manaya gelmektedir?
Soru
Abdest ayeti olan 'Feğsilu vucuhekum ve eydiyekum ile'l merafik…' (yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın…) ayetinin Arapçasında geçen 'ila' kelimesinin manası nedir? Acaba Ehl-i Sünnet, 'ila' kelimesini 'kadar' manasına tuttukları için mi dirseklere kadar (dirseklere doğru) yıkıyorlar?
Kısa Cevap

Abdest ayetinde ki 'ila' kelimesi için demek gerekir ki, ayet yıkamanın şekliyle ilgili değildir, yalnızca yıkamanın haddi ve miktarı beyan edilmektedir ve 'ila' ğayet (son sınır) manasını taşımaktadır. Ama bu ğayet (son sınır) magsul'ün (yıkanılan yerin) ğayet'ini belirtmektedir, guslün (yıkamanın) değil. Birine 'ellerini yıka' dendiğinde o, 'ellerimi bileklere kadar yıkarsam yeterli olabilir' diye düşünebilir. İşte bu yanlış anlamayı gidermek için 'dirseklere kadar' diye buyurmaktadır. Bu yüzden Şia fakihleri abdest alırken kolları yukarıdan aşağı yıkamanın vacip olduğunu söylüyorlar. Ehl-i Beyt (a.s)'ın vasıtasıyla gelen rivayetlerde, Allah Resulü (s.a.a)'in de amel ve sünnetinin bu yönde olduğunu görmekteyiz. Ehl-i Sünnet âlimleri 'ila'nın 'kadar' manasına geldiğini ve aşağıdan yukarı doğru yıkamanın daha iyi olduğunu söylemekteler. Ama buna rağmen yine de aşağıdan yukarı veya yukarıdan aşağı doğru yıkanabileceği görüşündeler. Demek oluyor ki, onlarda 'ila' kelimesinden parmak uçlarından dirseklere doğru yıkamanın farz olmadığını kabul ediyorlar.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevabına geçmeden önce bir konuyu belirtmekte fayda var. O şudur ki, Şii fakihler, kolların yukarıdan aşağı yıkanmasının farz olduğu görüşündeler. Ama Ehl-i Sünnet alimlerinin tümü kolları yukarıdan aşağı ya da aşağıdan yukarı yıkama konusunda herkesin muhayyer olduğunu, ancak aşağıdan (parmak uçlarından) yukarı doğru yıkamanın müstehap olduğunu söylemekteler.[1] Şii fakihlerinin delili, Resulullah’ın nasıl abdest aldığını açıklayan hadislerdir: Bu hadisler de Ehl-i Beyt imamları: 'Resulullah’ın (s.a.a) kollarını yukarıdan aşağı doğru yıkadığını nakletmişlerdir.'[2]

 

Abdest ayetinin (Ya eyyuhellezine amenu! İza kumtum ile's Salati feğsilu vucuhekum ve eydiyekum ile'l merafik…-Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın…)[3]  tefsirinde Masum İmamlar (a.s)'dan gelen sahih rivayetlerde kolların yukarıdan aşağı doğru yıkanması gerekir.' diye buyurulmaktadır.[4]

 

Ayette geçen 'ila' kelimesi yıkamanın sınırını ve miktarını belirlemektedir, onun şeklini değil.

 

Başka bir deyişle ayet-i kerime de abdestte dirseklere kadar[5] yıkamanın sınır ve miktarı tayin edilmiştir. Ellerinizi yıkayın, dendiği zaman insanın aklına 'ellerimi bileklere kadar yıkarsam yeterli olur' diye gelebilir. Zira insanlar genelde ellerini bileklere kadar yıkar. Bu yanlış anlamayı gidermek için 'dirseklere kadar yıkayın' diye buyurmaktadır.

 

Konunun daha iyi anlaşılması için şöyle bir örnek verebliriz: Caminin bakıcısına 'Camiyi kapıdan mihraba kadar süpür' dendiğinde burada süpürülmesi gereken yerin sınır ve miktarı beyan edilmiştir, nereden başlayıp, nerede biteceği değil.

 

Özellikle ayette bir şeyin başlangıç noktası manasına gelen 'min' kelimesi gelmemiştir. Bu yüzden ayette geçen 'ila' kelimesi hatta müstehap olarak bile parmak uçlarından dirseklere doğru yıkayın manasına gelmemektedir. Ehl-i Beyt (a.s)'ın vasıtasıyla Allah Resulü (s.a.a)'den rivayet edilen amel ve sünnetin de bu yönde olduğunu görmekteyiz.[6]

 

Demek ki 'ila', yıkamanın değil[7] yıkanılan yerin[8] son sınırı manasına gelmektedir,[9] ya da Şeyh Tusi'nin buyurduğu gibi 'min'[10] veya 'maa'[11] manalarına gelmektedir.[12]



[1] -el-Fıkh A'la'l Mezahib-il Hamse, s.80; el-Fıkh A'la'l Mezahib-il Erbaa', c.1, s.65, Mabhes-i Adedi Sünen ve Gayruha…; el-Kahtani, Salat-ul Mü'min, c.1, s.41-42

[2] -Vesail-uş Şia, c.1, Ebvab-ul Vuzu', Bab:15, Bab-u Keyfiyet-il Vuzu' ve Cümletin Min Ahkamihi

[3] -Maide/6

[4] -Vesail-uş Şia, c.1, Ebvab-ul Vuzu', Bab:19, hadis.1

[5] -Ayette geçen 'Merafik' kelimesi, 'Mirfak' kelimesinin çoğulu olup 'dirsek' demektir.

[6] -Daha fazla bilgi için bkz: Atai İsfahani, Neden A'la, s.19-27

[7] -Yani maksat dirseklere kadar yıkamak değil ki dirseklere doğru yıkanması manası çıksın.

[8] -Yani yıkanması gereken yer dirseklere kadardır.

[9] -Kadar

[10] -den/dan

[11] -Birlikte/beraber

[12] -Vesail-uş Şia, c.1, s.406

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar