Gelişmiş Arama
Ziyaret
17366
Güncellenme Tarihi: 2011/09/28
Soru Özeti
Acaba İslam Peygamberi şehit mı oldu?
Soru
Gençlikte İslam Peygamberinin (s.a.a.) şehit olduğunu duymuştum. Son zamanlarda da bir konuyu mütaale ederken bunu açık bir şekilde söyliyordu. Ama beni kani etmedi. Bu konunun doğru veya yanlış olduğunu öğrenmek istiyorum?
Kısa Cevap

Şia ve Ehlisünnet’in Rivayi ve tarihsel kaynaklarında Peygamber’in (s.a.a.), zehirlendiğinden dolayı şehit olduğunu teyit eden birçok delil var olmakta. Ama şu noktaya da dikkat etmek gerekir ki eğer şehitliği kuranın tarif ettiği; yani Allah ve Allah resulü yolunda öldürülmek şekilinde tarif edersek açıktır ki "Peygamberin" şahsiyeti ve makamı şehitlerin -yani Allah’a itaat etme yolunda öldürülenlerin- makamından mertebelerce üstün olacaktır. Hatta ilahi olan bu Adam tabii ölümle dünyadan gitmiş olsa bile.

Ayrıntılı Cevap

Sorduğunuz soruyu iki perspektiften değerlendirilmesi mümkün:

1-   Acaba Ehlisünnet ve Şia kataplarında Peygamberin şehit olduğuna delalet edecek güvenilir delil bulunabilinir mi? Ve bunun yanı sıra Onun şahadeti nasıl gerçekleşmiştir?

2-   Acaba “Peygamber (s.a.a) şehit olmadı” görüşü kabul görülürse Allah katında Peygamber’in (s.a.a)sahip olduğu makamından ve Ona olan yakınlığından bir şey aksaltıyor mu?

Bu nedenle konuyu bu iki perspektiften ele alıp incelemeye çalışacağız.

1-   Birinci perspektif bağlamında şunu söylemek lazım: Peygamberin (s.a.a.) zehirlendiğinden dolayı şehit olduğunu teyit eden bir çok delil var. Bu deliller ve rivayetler manevi tevatüre sahiptirler. Yani bu rivayetlerin sahip olduğu lafızlar ve vasıflar kamil bir şekilde bir birine müşabih olmasa bile, ama bir bütün olarak bu konuyu ispatlayabilir vaziyetteler. Şimdi her iki firkanin kataplarına dayanarak bu rivayetlerin bir kısmına işaret ediyoruz:

a)    Şia kitapları:

Birinci rivayet: İmam Sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: “Peygamber (s.a.a.) kuyunun ön ayağını(n üzerindeki eti) seviyordu. Yahudi bir kadın bunu işitince peygamberi onunla zehirletti”.[1] Bu rivayette Peygamberin (s.a.a) zehirlendiğine tasrih edilmiştir. Ama bu rivayette bu zehirin tesirinden dolayı şehit olduğuna değinilmemiştir. İkinci rivayet: imam Sadık (a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Peygamber (s.a.a) hayber savaşında zehirlendi. Vefatı esnasında şöyle buyurdu: o gün hayberde yediğim lukma şimdi bedenimin organlarını yok etmiş durumdadır. Hiç bir peygamber ve peygamber halifesi şehadetsiz dünyadan gitmez”.[2] Bu rivayette perygamberin zihirlendiğine ve bu zehirin göstermiş olduğu tesirden dolayı vefat ettiğine söylemekle birlikte genel bir kurala işaret edilmektedir. Oda şu: Bütün Peygamber (s.a.a) ve onların vasileri şahadetle dünyadan gideceğine işatet etmektir. Yani bunlar tabii ölümle ölmeyeceğini vurgulanılıyor. Bu genel kaideyi destekleyen[3] başka rivayetler de vardır. Şia’nın bir çok düşünürü bu genel asla dayanarak her bir Masum’un vefatının nasıl gerçekleştiğini bir bir araştırma gereğini his etmemişlerdir.[4] Buna binaen Peygamberin (s.a.a.) şehit olduğuna kesin bir delil olmasa bile Onun vefatının tabii olmadığına inanabiliriz.

b)   Ehlisünnet Kitapları:

Pehgamberin (s.a.a) şehit olduğuna inananlar sadece Şialar değil. Bilakis ehlisünnetin sihah ve diğer kayank kitaplarında da bu konuyu teyid eden birçok rivayet var. Örnek babından bir kaçına ikisine işaret ediyoruz:

Birinci rivayet: Ehlisünnetin en müteber kitabında şöyle nakledilmiştir: Peygamber (s.a.a.), vefatıyla sonuşlanan hastalık esnasında kendi hanımı Aişeye hitaben şöyle buyuruyor: “Heyberde yediğim zehirli yemekden kaynaklanan acıyı bedenimde sürekli his ediyorudum. Herhalde şimdi onun tesiriyle yok olacağım zaman gelmiştir”.[5] Bu konunun aynısı “süneni daremi”de de beyan edilmiştir. Bu kitapta (süneni daremi) bunun yanı sıra peygamber (s.a.a) bazı Asahabının da bu yemeğin tesiriyle şehit olduğuna işaret edilmiş.[6]

İkinci Rivayet: Ahmet b. Hanbel kendi “müsnedinde” şöyle bir olayı anlatıryor: “Ümü Mubbeşir adında bir kadın ki oğlu Peygamber (s.a.a) ile birlikte zehirli yemekten yediğinden dolayı şehit olmuştu, bu kadın Peygamberin son hastalığında Peygamberin iydetine geldi ve şöyle dedi: Büyük ihtimalle senin hastalığın kaynağı benim oğlumun şehadetine neden olan o zehirli yemektir. Peygamber (s.a.a) cevaben şöyle buyuruyor: “Bende hastalığıma neden olan amilin bundan başka bir şeyin olduğuna ihtimal vermiyorum. Sanki beni yok edeceği zaman gelmiştir””.[7]

Merhum Meclisi de yaklaşık buna benzer bir rivayeti beyan etmiş. Bu nedenden dolayıdır ki, Müslümanlar Peygambere hediye edilen nübbüvet faziletinin yanı sıra şehadet gibi bir nimete de nail olduğuna inanırlar.[8]

Üçüncü Rivayet: Müslümanların en eski tarihçilerinden olan Muhammed b. Sad Peygayberin (s.a.a.) zehirlenme olayını şöyle nakl ediyor: “Peygamber (s.a.a.) Hayberi fethedip durum adi şekline dönüştükten sonra Hayber savaşında öldürülen Marhab’ın kardeşinin kızı Zeynep adında yahudi olan bir kadın insanlardan Peygamber (s.a.a.) koyunun nerisini seviyor diye soruyor? Koyunun ön ayağının üzerindeki eti seviyor diye cevap alıyor. Bu cevabı aldıktan sonra gidip bir koyunu alıp kesiyor, parçalıyor, zehirlerin çeşitleri noktasında Yahudilerle meşveret ediyor. Her kesin ittifakla kim yeyerse kesinlikle ölecektir dozda olan bir zehir bağlamında görüş biliğine vardıktan sonra kadın koyunun etinin her terfaına özellikle peygamberin sevdiği kısmını zehirletiyor. Peygamber (s.a.a.) güneş battıktan sonra akşam namazını camaatle kılıyor ve artık dönmek üzere iken o Yahudi kadının yolunun üzerinde oturup beklediğini göriyor. Ondan burada oturmasının nedenini soruyor? Kadın, size bir hediye getirmişim diye cevap verdi. Paygamber (s.a.a.) ondan o hadiyeyi kabul edip Ashaplarıyla sofranın başına oturup kadının hediye etmiş olduğu yemeği yemekle meşgul oldular...biraz sonra Peygamber (s.a.a.) Ashabına seslenerek çekin ellerinizi! Sanki bu koyun zehirlidir buyuruyor”. Kitabın yazarı olayı naklettikten sonra Peygamberin (s.a.a.) şehadetine neden olan amil bu zehirin olduğu neticesini alıyor”.[9]

Böylelikle Şia ve Ehlisünnet kitaprlaından nakledilen rivayetlerin bütününden Peygamberin (s.a.a.) şehadetine neden olan amil zehirlenen zehirden ötürü olduğnu savunan görüşü güçlendirmek mümkündür. İttifaka yakın olan bu rivayetlerce peygaberin (s.a.a.) zehirlenmesi, hayber savaşında Yahudi bir kadın tarafından yapıldığı beyan edilmiştir.

Elbette zayıf olan başka rivayetler var olmaktadır ki Peygamberin (s.a.a.) şehadetini başka bir şekilde olduğunu söylemektedirler. Ancak bu türden olan rivayetler müteber kitaplarda bulunmamaktadır. Bu nedenle bunlara istinad edilemaz.

2-   Ama bütün bunlara rağmen şu noktayı bilmek gerekir ki, Peygaberin (s.a.a) şehadet konusu usul-i din veya dinin bedihiyattan değildir. Dolayısıyla ona inanmak ve itikat etmek vacip değil ve onun inkarı da kimsenin küfrüne neden olmuyor. Bu nedenden dolayı azda olsa bir kısım Müslümanlar Peygamberin (s.a.a.) şehit olduğunda şek etmiş ve vefatını tabii amillere bağlamışlardır; zatul cenb (güğüs yanı) hastalığı veya şiddetli ateş ve baş ağrısı gibi hastalıkların tesiriyle vafat ettiğini söylemişlerdir.[10] Oysa Peygamber (s.a.a) bu tür hastalıklardan hiçbirine mübtela olmayacağını bizatihi Peygamberin (s.a.a.) kendisi buyurmuştu.[11]

Ama her halükarda ilahi ve büyük olan bu adam (peygamber) ister şehadet nimetine nail olmuş olsun ister tabii ve doğal nedenlerden dolayı dünyadan gitmiş olsun bilmeliyiz ki Onun makamı diğer şehitlerein makamından çok çok üstündür. Zira Allah u teala kuranı kerimde; ilkin: Peygamberlerin makamını şehitlerin makamından daha üstün olduğunu beyan etmektedir.[12] İkinci olarak: şehitler Allahın yolu ve Resulününe tabi oldukları için canlarını elden vermişlerdir. Eğer Allah u teala şehitlerin sonsuz sevap ve rahmete layık olduklarını Peygamberleri takip edip onlara tabi olduklarına bağlamışsa çok açıktır ki oğrunda canlarını vermiş olan peygamberlerin makamı onlarınkinden çok çok daha üstündür. Buna binaen bizim peygamber (tüm yaşantısını Allah yolunda vakıf eden bu adam, öyleki müritleri bile bu sayede ilahi dergahda yüce makamlara ulaşabilmişler) bırakın bu makamdan nasıpsiz kalmasını belki çok çok daha yüce ve yüksek makama sahip olduğu kesindir.  



[1] KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, “kafi”, Taharan: darul-kutubul-islamiye, 1365 ş., c. 6, s. 315, hadis no: 3.

[2] SAFFAR, Muhammed b. Hüseyin b. Furuh, “besairu’d-derecat”, Kum: kitaphanei Ayetullah Meraşi, c. 1, s. 503.

[3] MECLİSİ, Muhammed Bakır, “biharu’l-envar”, Beyrut: müesesetulvefa, 1404 k., c. 27, s. 216, hadis no: 18, c. 44, s. 271 hadis no: 4.

[4] A.g.e. c. 27, s. 209, hadis no: 7.

[5] BUHARİ, “sahihu’l-buharı” Beyrut: darulfikr, 1401 k., c. 5, s. 137.

[6]Sünenü’d-daremi”, Dımışk: mektebetul-itidal, c. 1, s. 33.

[7] Ahmet b. Hanbel, “müsned”, Beyrut: daru sadır, c. 6, s. 18.

[8] MECLİSİ, Muhammed Bakır, “biharu’l-envar”, Beyrut: müesesetulvefa, 1404 k., c. 21, s. 7.

[9] Muhammed b. Sad, “et-tebekatu’l-kubra”, Beyrut: daru sadır, c. 2, s. 201-202.

[10] İbni Ebul-hadid, “şerhu nehcü’l-balaga”, Kum: kitaphanei Ayetullah Meraşi, 1404 k., c. 10, s. 266.

[11] A.g.e. c. 13, s. 31; KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, “kafi”, c. 8, s. 193, hadis no: 229.

[12]Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır”. (nisa 69). Bu bağlamda bkz: “el-mizan” ve “tefsiri nümüne”.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar