Gelişmiş Arama
Ziyaret
3871
Güncellenme Tarihi: 2014/04/14
Soru Özeti
“Akıl sahipleri” mısdakları kimlerdir? İmam Sadık (a.s) ne buyurmuşlardır?
Soru
Akıl sahipleri (ulu’l-elbab) hakkında İmam Sadık (a.s)’in görüşü nedir, açıklar mısınız?
Kısa Cevap
“ulu’l-elbab” yani akıl, düşünce, idrak, basiret sahipleri ve kalp gözü açık anlamına gelir. Bu kelime cühela, bilgisiz ve hakkı kabul etmede kör kelimelerinin karşıtında kullanılır.
İmam Sadık (a.s) dan ulaşan rivayet ışığında “ulu’l-elbab”ın en belirgin ve aşikâr mısdağı Şialardır.  Tüzelde imamların velayetini özelde de İmam Ali (a.s) nin velayetine iman etmiş ve Hazrete biat etmiş ve biatlarını bozmamış insanlardır.  
Ayrıntılı Cevap
“ulu’l-elbab” kelimesinde geçen “ulu” tekil çoğuldur; çokluğa delalet eden tekil bir isimdir. Bu kelimenin aslında tekili sahip anlamına a “zu” kelimesidir.  Dolayısıyla “ulu” sahipler anlamda kullanılır.[1]
“elbab” saf akıl anlamındadır. “lub” kelimesinin çoğuludur.[2] “lub” saf akıl, nefsin kirletmediği akıl anlamında kullanılır. Öyleyse her “lub” akıldır ama her akıl “lub” değildir.[3]
Bu kelime Kuran’da 16 defa kullanılmıştır.[4] Allah Teala Kuran’ı kerimde dört defa düşünür insanlara hitap etmiştir. Bu ayetlerden biri “~~13.19~
اَفَمَنْ يَعْلَمُ اَنَّمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ اَعْمٰى اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا الْاَلْبَابِ[5] ayetidir.[6] 
Ulu’l-elbab’ı Kuran’ın gözünden daha iyi tanımak için zikredilen ayeti inceleyelim. Bu ayette geçen soru gerçekte reddiyedir. Hekim olan Allah böylece hakka alim olanla cahil olanın bir olmadığını bildirmektedir. Yani hakka ilmi kalbinde yer edenle hakka cahil olan eşit değildir.[7] Öyleyse “ulu’l-elbab” yani akıl, düşünce, idrak, basiret sahipleri ve kalp gözü açık anlamına gelir cühela, bilgisiz ve hakkı kabul etmede kör olanların karşıtlarıdır. 
Kuran’a göre ulu’l-elbab’ın özellikleri
Allah Teâlâ Kuran’ı kerimde “ulu’l-elbab”ın tanınması için bazı sıfat ve özellikleri manevi makamlarıyla birlikte ayetlerde açıklamıştır.
Bu vasıfları şöyle sıralayabiliriz:
  1. ~~13.20~
    اَلَّذٖينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَلَا يَنْقُضُونَ الْمٖيثَاقَ[8] “Onlar Allah’ın ahdine vefa ederler ve antlaşmalarını bozmazlar.” Şöyle ki bu insanlar zer aleminde İmam Ali (a.s)’ ve Masum İmamların velayetini kabul edeceklerine dair Allah’a verdikleri söze ve ahde vefalıdırlar ve sözlerinden dönmezler.
  2.  “وَالَّذٖينَ يَصِلُونَ مَا اَمَرَ اللّٰهُ بِهٖ اَنْ يُوصَلَ[9] “Onlar, Allah'ın korunmasını istediği ilişkileri korurlar.” Şöyle ki kesinlikle sılayı rahim ehlidirler ve bunun yanında özel olarak Peygamberin Ehlibeyti ile olan bağlarını sözde, davranışta ve amelde asla koparmazlar. Bilakis sözleri onlara bağlıdır ve Ehlibeyt’e olan muhabbetlerini ilan ederler. İnanç ve davranışlarında onlara karşı içten bir sevgi ve bağlılık sahibidirler.
  3. وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ[10]Rablerinden sakınırlar.” Allah Teala’nın vaat ettiği azaplardan korkarlar ve rablerine karşı huşu sahibidirler. 
  4. وَيَخَافُونَ سُوءَ الْحِسَابِ[11]ve kötü hesaptan korkarlar.” Kesinlikle Allah Teala’nın vaat ettiği azaplardan korktuklarının yanında kıyamette hesap sorulurken karşılaşabilecekleri kötü azaptan da korkarlar.
  5. وَالَّذٖينَ صَبَرُوا ابْتِغَاءَ وَجْهِ رَبِّهِمْ[12] “Onlar, Rablerinin hoşnutluğu için sabrederler.” Allah Teala’nın rızasını kazanmak için dünyevi sorun ve zorluklara, düşmanlara, nefsin hile ve heveslerine karşı sabır ve tahammül gösterirler.
  6. وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ[13] “Namazı hakkıyla kılarlar.”
  7. وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً[14] “Kendileri ne verdiğimiz rızktan gizlice ve açıkça (Allah için) harcarlar.”
  8. وَيَدْرَؤُنَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ[15] “ve kötülüğü iyilikle giderirler.” Salih amellerle kötü ve günah olan işleri uzaklaştırırlar.[16]
İmam Sadık (a.s)’a göre ulu’l-elbab
İmam Sadık (a.s) dan ulaşan rivayet ışığında “ulu’l-elbab”ın en belirgin ve aşikâr mısdağı Şialardır.  Ugbe ibn. Halid şöyle diyor: “Ben ve ibn. Hanis İmam Sadık (a.s)’ı görmek için gittik ama İmam Sadık (a.s) toplantıda yoktu. Sonra ev ehli tarafından bizim yanımıza geldiler oturdular ve şöyle buyurdular: sizler Allah’ın kitabında geçen “ulu’l-elbab”ın mısdaklarısınız. Öyleyse müjdeleyin siz Allah’ın iki hayrından birisiniz.[17]
İmam Sadık (a.s)’ın “ulu’l-elbab”ı Şia’ya tefsir etmesinde ki hikmeti şöyle açıklayabiliriz: Akıl, aklın sahibine bağlı olmadığı sürece hayal ve kuruntudan arınamaz. Var olan bağ, sadece nübüvvetin genel kabulüyle oluşmuş ise aklın saflaşmasını sağlamaz. Zira İslam peygamberi biatiyle akli hükümleri imge ve tasavvurlar doğrultusunda tesis etmiştir.
Öyleyse nübüvvetin rolü aklı mutlak anlamda saflaştırmak değildir. Kabuk ve zar konumunda olan imge ve tasavvurlar ile onu halka sunarak kabulünü sağlamaktır. Ama velayette özel bağlılıkta imanın halis kılınması ve aklın her türlü tasavvur ve imgeden saflaştırılmasıdır. Bu unvan velayete bağlı olan insana sıdk eder. Zira o akıl ve fikir sahibidir. Bu fert bireysel anlamda kendisi akıl ve fikre saf olarak sahip olmasa dahi.
Velayet sahibi velayeti üzere öz konumundadır. Nübüvvet sahibi ise nübüvveti üzere o özü çevreleyen tabaka konumundadır. (Elbette burada Hz. Muhammet (s.a.a) gibi bazı nebilerin hem nübüvvet hem de velayet üzere oldukları unutulmamalıdır.) Velayete bağlı olan insan velayet sahibinin mazharı konumunda olduğu için saf akıl ve fikir sahibi olarak itibar edilir. Konuyu temsili olarak ifade etmek istersek şöyle söylenebilir velayet bağı olmayan insan içi boş ceviz gibidir. İçinin dolması için velayet bağının var olması gerekir. Zira insanın veliyullaha olan bağlılığıyla kalbinde o velinin kudreti ve ilmi bağlılığıyla doğru orantılı olarak muhakkak olur. Bu baba ve oğul arasında oluşan bağ gibidir. Hakikatte kalpte oluşan imandır.[18]



 
 
 
 
 
 

[1] Mustafa, Hasan, Tefsir Ruşen, 12.c, 167.s merkez neşr kitap, tahran, ilk baskı, 1380 şemsi
[2] Tarihi, Fahruddin, Mece’ul- Bahreyn, tahkik, Hüseyin, seyit Ahmet, 2.c, 165.s, murtezefi yayın evi, tahran, üçüncü baskı, 1376 şemsi
[3] Ragıp İsfahani, Hüseyin ibn. Muhammedi, el’Mufredat fi Karib’ul Kuran, tahkik, davudi, safvan, adnan, 733.s, dar’ul-kalem, dar’ul-şamiye, demeşg, Beyrut, ilk baskı, 1412 kameri.
[4] Bakara/179,197,269, Ali-imran/7, 190, Maide/100, Yusuf/111 Rad/19, ibraim/52, Sad/29, 43, Zumer/9,18,21,Gafir/ 54, Talag/10.
[5] Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, kör kimse gibi olur mu?! Sadece akıl sahipleri öğüt alırlar. Rad/19
[6] Gurşi, Seyit ali ekber, kamus kuran, 6.c, 176-177, dar’ul kutub’ul-islamiye , tahran, altıncı baskı, 1371 şemsi
[7] Tabatabayi, seyit muhamet huseyin, el’mizan fi tefsir’il-kuran, 11.c, 342.s, defter intişarat islami, kum, beşinci baskı, 1417 kmeri
[8] Rad/20
[9] Rad/21
[10]Rad/21
[11]Rad/21
[12] Rad/22
[13] Rad/22
[14] Rad/22
[15] Rad/22
[16] Şerif lahici, muhammed ibn. Ali, tefsir şerif lahici, tahkik, hüseyni ermevi, mir celaluddin, 2.c, 595-598.s defter neşr dad, Tahran, ilk baskı, 1373 şemsi
[17] Akabe ibn. Halid, diyor ki: : دخلت أنا و المعلّى [بن خنيس‏] على أبي عبد اللّه عليه السلام في مجلسه و ليس هو فيه، ثم خرج‏ علينا من‏ جانب‏ البيت‏ من عند سارية، فجلس، ثم قال: أنتم اولو الالباب في كتاب اللّه، قال تعالى: «إِنَّما يَتَذَكَّرُ أُولُوا الْأَلْبابِ»*[17] فأبشروا، فأنتم على إحدى الحسنيين من اللّه‏؛ ابن حيون، نعمان بن محمد، شرح الأخبار في فضائل الأئمة الأطهار عليهم السلام‏، muhakkık, musahhif, hüseyni celali, muhammed huseyin, 3.c, 473.s, Camie’tul-muderrisin, kum, ilk baskı, 1400 kameri
[18] Konabadi sultan muhammed, tefsir beyan’us-saadet fi makamat ‘ul ibade- 2.c, 382.s, muessese’tul- ealami lil’metbuat, Beyrut, ikinci baskı, 1408 kameri.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar